Basında Biz
Bizimle yapılan röportajlar, yazılar ve yayınlar; tasarım yaklaşımımızı, çalışma disiplinimizi ve hayata geçirdiğimiz özgün projeleri kamuoyuna yansıtır. Farklı mecralar aracılığıyla, yaptığımız her şeyin temelinde yatan tutku, vizyon ve yaratıcı ruhu ortaya koyarız.
MAG, Röportaj, 4 Ekim 2022
Her yaşta, her yeni konseptte ve her yeni işverende kendini besleyerek geliştirdiğini belirten İç Mimar ve Çevre Tasarımcısı Beyza Aksöz, kendi ismiyle kurduğu tasarım atölyesinde verdiği eğitim ve hizmetleri, projelerinde sanata dokunarak oluşturduğu tasarımları ve dikkat ettiği konuları MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Adana’da 1980 yılında doğdum. 98 yılında TED Ankara Kolejinde lise eğitimini tamamladım. Liseyi bitirdiğimde bir yıl süreyle kaldığım Londra’da çeşitli tasarım ve küratörlük workshop’larına katıldım. 2005 yılında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünü bitirdim.
Ankara’da Yüksek Mimar Ali Osman Öztürk’ün kurucusu olduğu “A Tasarım Mimarlık” ile çalışarak inşaat, şantiye tecrübelerimi tamamladım. Ardından dünyaca ünlü Mimar Eren Yorulmazer’in davetiyle İstanbul’a taşınarak, mimarlığın sanata dönüştüğü “Mazeron” adlı ofisinde çalıştım. 2011 yılında Ankara’ya dönme kararı aldığımda artık tecrübelilik seviyesinde, kendimi bildiğim topraklarda yürüdüğüm hissi ve eminliğinde hissediyordum. Ankara’da uzun yıllar freelance olarak iç mimarlık yaparak kendi projelerimi tasarladım ve uyguladım. Dört yıl önce ise Ümitköy’de, ana cadde üzerindeki bir binanın çatı katında, her detayına kendimden hikâyeler işlediğim bir ofis yaptım. Ofisim aynı zamanda, teraslarına inşa ettiğim bahçelerinin yeşilinde, gökyüzünü izleyebildiğimiz bir sanat merkezi. Övünerek söyleyebilirim ki, enerjisi muazzam bir çalışma ortamımız ve kişilikleriyle, çıkardıkları işlerle, dostluklarıyla çok sevdiğim, harika bir ekibim var.
Beyza Aksöz Tasarım Atölyesi adını verdiğim ofisim iç mimarlık, tasarım, teknoloji, sanat ve zanaat alanında multidisipliner bir iş birliği ile faaliyet gösteren bir çalışma ortamıdır. Bunun için özellikle çabaladım, çünkü çağdaş Türk mimarlığının en önemli temsilcilerinden olan Doğan Hasol’un kitaplarından öğrendiğim ve çok etkilendiğim bir bilgi var:
“Mimarlık, sanatın anasıdır”.
Tasarım atölyesi olarak; ülke içinde Ankara, İstanbul, Antalya, İzmir, Bodrum, Mersin, Adana gibi pek çok şehirde ve dünyada ABD, Hollanda, İngiltere, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, Ürdün gibi çeşitli ülkelerde konutlar, restoranlar, kafeler, ofisler, mağazalar, spalar ve ürün tasarımları içeren onlarca projeye imza attık.
Tasarladığımız tüm projelerde ana prensip, bütünü oluşturan öğelerin müşterimize özel, benzersiz tasarımlar olmasıdır. Bu prensiple, aydınlatmalardan koltuklara, masalardan halılara ve objelere kadar tüm unsurlarımızı kendimiz tasarlarız. Kullanım amacı ne olursa olsun, tüm mekân tasarımlarında her aksesuarı, her ürünü o mekâna özgü, ünik olması hedefiyle tasarlar ve ürettiririm, çünkü mesleğimi yıllar içinde keşfetme yolculuğumda gördüm ki, her mekânın, kullanıcılarıyla birleşen kendi hikâyesini yansıttığınızda, baktığınız şey bir sanat eseridir. Bizimle çalışanların, bizi seçmelerinin karşılığında, yaşadıkları mekânlarda fark yaratmanın ve özel olmanın keyfine varmalarını istiyorum. Marka yaratma projelerinde ise mekân konsept tasarımından başlayarak, kartvizitten peçete tasarımına kadar tüm marka kimliği öğelerinin tasarım sorumluluğunu üstleniyoruz. Hemen her projemde bir sanatçıyla birlikte çalışırım. Yaptığımız işlerde özel heykeller, mozaikler, yağlı boya resimler, dioramalar gibi sanatın ve zanaatın pek çok çeşidini görebilirsiniz. Benim çalışmalarımda, projelerin fonksiyonelliği kadar sanatsal dili olmasına büyük bir özen gösterildiği mutlaka gözlemlenir. Tasarım konusunda kendimi çok yetiştirdiğimi ve her yeni konseptte, her yeni işverenle ve hatta her yaş alışımda dahi, beslemeye devam ettiğimi söyleyebilirim. Tasarıma ek olarak; iç mimari projelendirme, danışmanlık, uygulama kontrolörlüğü ve anahtar teslim işler ile, makyajlama dediğimiz doğaçlama tadilatlar da yapıyoruz. Birçok sanatçı ile sanatseverleri buluşturduğumuz ve sanatın aktarma ve alma ilişkisi ile yayılmasına, sevenlerine ulaşmasına ev sahipliği yaptığımız atölyeler düzenliyoruz. Heykel, mozaik, seramik, yağlı boya atölyelerimiz var. Sanatçılarla sanatseverleri bir araya getirdiğimiz “akşam sohbetleri” düzenliyoruz. Katılanlara çok keyifli bir “rutine ara”, aynı zamanda kültürel bir beslenme lezzeti sunmuş oluyoruz.
Bazen işler istediğim gibi gitmediğinde; Ankara’ya döndüğüm 2011 yılındaki benden, bugünlerdeki kendime, kendi başıma devam edeceğim yolumda inşa etmeyi arzuladığım kariyer planım için yazdığım notlara bakıyorum ve mesleğimi en başından beri ne kadar çok sevdiğimi, her dönem daha başka bir farkındalıkla ve bilinçle yeniden kendime hatırlatma fırsatı buluyorum. Bu sebeple söyleyebilirim ki şimdi size en sevdiğim ve en iyi bildiğimi düşündüğüm konudan bahsedeceğim. Mesleğimi iki kollu bir yapı olarak anlatabilirim, soyutta ve somuttaki tanımları olarak.
Soyutta; hayallerin çizgiye, çizgilerin plana, planların gerçeğe dönüştürüldüğü bir alandır. Tam olarak en güzel kısmı da bu. Var olmayanda yaşayıp, var olanda insanları yaşatmaktır. Yaratmanın verdiği keyfin yanında, keşifle birleşen bir duygudur. Hayal gücünün sınırlarını fark eder, ardından sınırsızlığa geçersiniz. Özetle, tasarım tam olarak, zaman ve mekân bilgisiyle donatılıp zamansızlık arzusuyla üretmektir. Mimari ise; hem yaşam şeklidir, hem yaşamı şekillendirendir. Merakla ve Ar-Ge ile, bitmek bilmeyen bir öğrenme, gelişim sürecidir. Aşkla yapıyorsanız, standarda razı olmazsınız, imkânsızı zorlarsınız ve başardığınız her an, bohçanıza biriktirdiğiniz olağanüstü deneyimlerdir. Somut ise; noktalar arasındaki bağlamsal bütünlüktür. İhtiyacın sanata dönüştüğü bilgidir, daldır. Tüm duygularının maddede vücut bulmuş halidir. Üstelik bu somut kısmın çok da güzel bir ödülü olur: Dünyaya kendinden bir iz bırakmanı sağlar ve bu aslında, uygarlığa bıraktığın imzandır. Tüm bunların üzerinde bir artısı da, kattığı vizyon ve yenilikçiliktir. Bakış açımızı tamamen değiştirip genişleten, entelektüel birikimdir.
Bu alana girdiğinizde, bu alanda çalıştığınızda sadece mimari ile, tasarım ile kalamazsınız. Her konuda gelişiminizi izlersiniz. Devamlı soyutu somuta aktarma deneyiminin içinde olmak, sihirli bir yolda yolculuğunuzu sürdürmek gibidir. Bu mesleği seçmiş olmam tesadüf değil, buna inanıyorum. Bende tezahür eden yaratımın şekillenip, renklenip, arzu edenleri mutlu etmesinin verdiği keyif ve huzur bambaşka.
Bir örnek vererek sonuca bağlayacağım. İki oğlum var, isimleri benim için özel: Asil Destan ve Arş Arhan. Onlara isimlerini verdikten çok yıllar sonra, atölyemizin duvarlarını sanatçı bir arkadaşımla resimlerken, çok sevdiğim ve ilham aldığım Göktürk yazı sembollerini de resmin içine katmak istedim. Birçok yazıtı araştırdım. Bir gün, oğullarımın isimlerinin geçtiği bir Göktürk yazıtı buldum: “Arş ile arzın ortasında aydınlık var, destanlar yazılan…”. Gök ve yerin arasına konulan aydınlık ile insan anlatılıyor. Hepimizin arzuladığı, olmaya gayret ettiği temiz, ışıl ışıl; esas ilhamın kaynağı olan Yaradan’ın, ruhundan üflediği varlık. Çocuklarımın dönüşmesini istediğim, aslında özlerinde olanı hatırlamalarını arzuladığım form. Manen ve madden tam olarak istediğimin gerçekleşmiş halini gördüğüm bir andır bu. On yıl öncesindeki niyet, hayal, soyuttaki yaratımın, on yıl sonra bir senaryo içinde ve zamanın geçmiş, şimdi, gelecek olarak öğretilmişliğinin çok ötesinde kendini gösterdiği bir an. Bahsettiğim sihir tam olarak bu. Soyut ile somutun ilişkisi, bizim zihnimizle olan ilişkimizle ortak sahada. Zaman ve mekân bilgisiyle donatıldığımız bir boyutta, zihnin zamansızlığı yaşatması. Bunu size, hayal ettiğini gerçeğe dönüştürmeye programlı bir zihin sağlayabilir ancak. Bu yüzden bu mesleği, devamlı hayal etmeyi beslemesini, devamlı hayalin gerçekleşmiş haline şahit olma durumunu yaşatmasını, yolculuğumu oyun alanına çevirmesini çok seviyorum.
Bir süredir, genç meslektaşlarımıza işimizi bu ölçekte tanıtmak, mesleki sorunlarımızı çözebilmek ve yeni kuşaklara daha güzel şartlarda çalışmayı devredebilmek için İçmimarlar Odası Yönetim Kurulunda da görev alıyorum.


MAG, Röportaj, 5 Haziran 2023
Projelerini, bütünü oluşturan tüm öğeleriyle müşterisine özel olarak tasarlayan İç Mimar ve Çevre Tasarımcısı Beyza Aksöz, önem verdiği konuları ve değerlerini anlatırken, özgün tasarımlı son projelerinin ayrıntılarını aktarıyor…
Her yeni projede; müşteri profilini, mekânı ziyaret edecek ve kullanacak kitleyi, işverenin taleplerini ve beklentilerini kapsamlı şekilde analiz ediyoruz. Kime servis vereceğimizin bilincinde olarak tasarımlarımızı geliştirmemiz, işlerimizi hep memnuniyetle sonuçlandırmamızı sağlamıştır ki bizim sektörümüzde yüzdeye vurduğumuzda mimar ve müşteri ilişkisinde memnuniyet ibremiz çok yüksektedir. Projeyi ele alırken en önem verdiğimiz konu, daima özgün tasarımlar ortaya çıkarmamızdır.
Beyza Aksöz Tasarım Atölyesi, Ümitköy’de, cadde üzerinde bir binanın teras katında, ziyaretçilerimizin müzeye benzettiği bir tasarım ofisi; aynı zamanda sanat atölyelerinden oluşan bir stüdyodur. Tasarımcı, mimar, sanatçı, illüstratör, zanaatkârlardan oluşan; farklı disiplinleri buluşturan bir ekibiz. Multidisipliner bir tasarım ofisi olma özelliğimiz, yaptığımız her işte gözlemlenir.
Yine, sanat ve zanaatı birleştirme prensibimizle yaptığım iki projeden bahsetmek isterim. Bir görsel; Mehtap Özdoğan için yaptığımız yazılım ofisine ait. Ofisin kullanım amacına uygun bir hikâye anlatmaya çalıştık. Yazının insanoğlunu kökleriyle buluşturması gibi, yapıyı temelden taşıyan kolonlara sanatsal dokunuşlar katmak istedik. Günümüz teknolojisinin dijital yazı dili olan 1 ve 0’ları ile, tarihin sembollerle oluşturulmuş yazı dili arasında bir zaman geçidi düşledik. Zamanın lineer akışına bir gönderme yaparak, bugünden geçmişi kurcalayan değil, geçmişten bugüne sır perdesini aralatır bir görselle bir yırtık açtığımız izlenimini yarattık. Çivi yazılarını işlediğimiz kolonun üzerinde bir kesi ile, içerden bir dijital yazının çıkışını resmettik. Orhun Kitabelerinden alıntıladığımız, müşterimiz için de anlamı olan bir paragrafı, horasan kili üzerine çivi yazısı yöntemiyle, yani çekiçle işledik. Mimari, sanatla birleştiğinde eşsiz olur.
Bir başka yazılımcı müşterimiz ve aynı zamanda çok iyi bir koleksiyoner olan Erdal Yılmaz için de hem hobi alanı olarak kullanacağı, hem misafirlerini ağırlayacağı, aslında bir kişisel müze tasarladık. Yine bolca mozaik, kurşundan dökülen askerler, modern zaman epik film kahramanlarının maketleri; Waterloo Savaşı’nın resmedildiği bir seramik işçiliği; zeminlerde Star Wars filminin ana karakterlerinin işlendiği ve aylarca üzerinde çalıştığımız mozaikler. Koleksiyonerin yıllarca topladığı parçaları sergilediğimiz, uzunca bir zaman üzerinde çalıştığımız bu işin tasarımlandırmasını ve projelendirmelerini tamamlayıp, uygulama aşamasında devam etmekteyiz. Bu modern müze ve aynı zamanda hobi ofisine ait görsellerden bazılarını görebilirsiniz.
Uzun zamandır konut projelerinde, özellikle Ankara’da bir tıpatıplaşma gözlemlediğimiz için, ikiden fazla konut işini aynı anda almıyoruz. Tasarıma bize ait donanım, estetik ve sanat bilgisinden bir katkı yapma arzumuz var ki bu arzunun en büyük düşmanı da taklittir. Kendi adıma gururla söyleyebilirim ki, tasarımın tam anlamıyla hakkını vererek çalışan bir tasarımcıyımdır. Özgünlüğü ticari risk olarak görmem ve cesur bir girişimciyimdir. Ofisimden çıkan hiçbir tasarımda birbirini takip eden işlerimi göremezsiniz. Ana prensibimiz, işimizde otantik bir kimliğe ulaşmak ve ezber bozmak olduğundan tasarımlandırmaya uzun zaman harcıyoruz. Bizim işvereni anlamamız, isteklerini estetik ve fonksiyon ekseninde birleştirmemiz ve imza değeri olan bir işle sonuçlandırmamız için konut projelerinde müşteriyle ilişkimizde çok zaman alan bir denge var. Bu alanda müşterimizin beğeni ve bütçesi doğrultusunda tasarım ve sanatın iç içe geçtiği konutlar tasarlamaya gayret ettiğimizden, bizim işimizi gerçekleştirirkenki paramatrelerimiz oldukça fazlalaşmış oluyor. Bu sebeplerle belirli bir kapasitede yapabiliyoruz.
Sanatçı ve zanaatkârlarla çalışarak tasarımlandırdığımızı bilen müşterilerimiz, iç mimarisi bitmiş mahallerinde de bizden “make up” adını verdiğimiz hizmeti alıyorlar. Yaşanan konutlarda, ticarethanelerde mekânın genel dokusunu değiştirmek ve güçlendirmek, zenginleştirmek üzere danışmanlık ve uygulama desteği veriyoruz.
Mimarisi tamamlanmış, yaşanır hale gelmiş konutta önce keşif yapıyoruz. Ardından müşterimize; sanatçılara ve zanaatkârlara uygulatmak üzere tasarımı bize ait olan ürünler sunuyoruz. Sanatçının kendisi ile birlikte çalışarak mekâna özel tasarlanan eserler yaptırıyoruz. Bu eserlerin uygulaması da, tasarımdan başlayarak montaja kadar devam eden süreçte, anahtar teslim olarak bizim sorumluluğumuzdadır. Yaptığımız işlere göz atıldığında; kendi kültürümüze ait el işçiliklerini, el sanatlarını yaşatmak için keyifle gereken gayreti gösterdiğimiz görülür. Burada da örneklerini göreceğiniz fotoğraflardan biri, Binsesin Sitesi’nde bulunan, mimarisi bir meslektaşım tarafından tamamlanmış bir konutta, bizim yön verdiğimiz sanatsal dokunuşlar için bizden make-up hizmeti alan bir müşterimizle çalışmalarımızdan. İstanbul’un 1940’lardaki siluetini mozaikle duvara uygulattık. Özellikle mozaikle çalışırken, birçok sanat tarihçi, restoratör akademisyenle de hem tanışma hem çalışma fırsatı buluyoruz. Bu da işimizin en keyifli geri dönüşlerinden diyebilirim.